Geç gelmişti . Artık tembelliğinden mi yoksa başına gelicekleri önceden bilmesine mi alametti bilinmez geç gelmişti.Koca kafasıyla inat etmiş ,vakum denen şeye yenilmişti . Kafası sonraları küçük kaldı elleri gibi. Hatta ona göre hiçkimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu. Vardı belki de hatta kesin vardı, ama o öyle bilinmek isterdi.
Pek becerikli olduğu söylenemezdi.Ne olduğunu da pek kavrayamadı uzunca bi süre . Bi süre belkilerle konuştu durdu. Belki bir atom mühendisiydi , belki bir pencere kenarı rüya menekşesi ,belki de bir çizgiydi ,olmazsa olmazlarından insanların arasında dolaşan. Hatta bir gün belkim bir kertenkeleydim dedi .
Biraz maymun iştahlı sayılabilirdi. Ya da peşinde koşturulan kaşıklardan bir yudum alıp bırakmasına sebeb yakıştırıldı bu laf ona ,oysa kaşığını daldıracağı tabağı kendi de seçebilirdi pekala.Masadan boğazına kaçan tozların öksürtmesiyle kalktığında, iki kalas bi hevesti taşıdığı.
Köşeye sıkışınca ama 'küçüğüm derdi, daha çok küçüğüm bu yüzden bütün saçmalamam'.Adam yerine konulmak isterdi evet ama hiç büyük görmedi kendini .
Derdi, tasasında kendi kendine söylenirdi nihavendten;
‘ Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime’
Yalandı kendisi de bilirdi , ederdi şikayet önüne gelene herşeyi . Öküz ebesi de denirdi onun gibisine. Dertsiz başına dert aramak da gecikmez, olan dertlerine de bi mazaret uyduruverirdi.Hiç olmadı doksan dokuz yaresi, bi tek bu konuda hep bir fazlasını istedi enayi .
Sevenleri de vardı onu ona rağmen seven, hayret ederdi çoğu zaman . Hatta ezilirdi sevginin altında ‘acımazsızsın kendine kimsenin olmadığı kadar’ derlerdi .Herkes o kadar acıyordu ki birilerinin acımasız olması gerek diye düşünürdü.
Bazı zamanlarda 'boynu bükük bi papatya olduğuma bakıp da senden vazgeçtim sanıp sakın aldanma' diyesi gelirdi. Demezdi. Burnu büyüktü her iki anlamda da .Çok doğru düzgün bişey ,matah bişey sanırdı kendini .Sonra yine kendisi farkederdi en alasından bir yamuk olduğunun.
Güzel günler göreceğiz çocuklar diyenlere inanmak istedi. Kimbilir belki de hani olur ya kendi söylememek ,söylemek zorunda kalmadan görmek isterdi.
Yoktu dilinin kemiği, utanması da yoktu kimisine göre arlanması da. Hatta her azar yiyişinde pis pis sırıtırdı.Çoğusu gibi inkar etmezdi maskelerini, hatta severdi teker teker hepsini. Her an aynı olmamak hoşuna bile giderdi.Sahip olduğundan en emin olduğu şeylerden biriydi bencilliği. Her insanın ki kadar bencildi. Ne bir eksik ne fazla, onun farkı o yalnızca kabul ederdi.
İdealleri, kendine göre ütopyaları vardı. Öyle ki kendine anlattıkça hep aynı mısralar dolanırdı;
‘Ah küçücük gemi sulara attın şimdi kendini delisin/ah yakarlar seni dönmezsin bir daha geri delisin/ ah peşinde rüzgar ne yağmurlar dost ne bir kıyı var deliyim/ah düşlerim kaldı yalnızım düşlerim kaldı deliyim/kime sorsam dönüşüm yok/nereye gitsem mavi /yelkenimde deli rüzgar/ her yanım tuz deliyim’
Ve bir gün gelirse ;
‘Ne sahibim bu yerde ne kiracı
Sadece bir ömürlük misafirim ben’ dediği duyulsun isterdi .
İsterdi herhalde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder